Akdeniz Üniversitesi Rektörü Mustafa Ünal, neden işi gücü bırakmış bilim insanlarıyla uğraşıyor?! İtibarsızlaştırmaya çalıştığı bilim insanları ile uğraşarak nereye varmaya çalışıyor?!
Halen FETÖ yöneticiliğinden tutuklu olan eski Rektör Israfil Kurtcephe'nin eski başhekimi olan mevcut yeni Rektör Mustafa Ünal bu sıra, işi gücü bırakmış, kafayı Akdeniz Üniversitesinin Kanser Uzmanı bilim adamlarına takmış gözüküyor.
Eski Rektör Kurtcephe'nin iddianamesinde, mevcut Rektör Mustafa Ünal'ın 15 yerde FETÖye üye olduğu veya FETÖ ile iltisaklı veya irtibatlı biri olduğu konuları geçiyor.
Aynı, iddianamede eski Rektör Kurtcephe doneminde Kanser tedavilerinin aksamasına yol açan SIEMED isimli bir servis firması, bu firmanın FETÖ ile bağlantıları, eski Rektör Kurtcephe'nin ve eski Rektör Yardımcısı (halen FETÖ firarisi) Ömer Geçicinin, ve eski Başhekim Murat Turhan'ın da bu firma ile ilişkileri uzun uzun anlatılıyor.
Bu iddianame basına düşer düşmez mevcut Rektör Mustafa Ünal ve ekibi tarafından Kurtcephe iddianamesindeki bu konuları gündemden düşürmeye, konuyu dezenforme etmeye çalışan bazı haberler Hürriyet Akdeniz ekinin muhabiri Salim Uzun aracılığıyla yerel ve ulusal basına servis edilmişti.
Bu haberlerde, Kurtcephe döneminde kanser hastalarının tedavisinin aksatılmasına yol açan FETÖ bağlantılı olayların esas müsebbibinin FETÖ ve Kurtcephe ekibi değil, aslında bizzat bu skandalı ortaya çıkaran; kanser hastalarının da hakkını hukukunu korumak adına konuyu Savcılığa intikal ettirecek kadar gözü pek olan; mesleğine aşık; vatansever ve katıksız FETÖ düşmanı diye bilinen bilim adamları olduğu şeklinde dezenformasyon ve ters algı bilgileri kamuoyuna sunulmuştu.
Kurtcephe dönemindeki FETÖ bağlantılı firma veya kişiler yerine, bizzat bu saygın bilim adamlarına apar topar bir şekilde, aslında bambaşka bir soruşturma açıldığı, hatta Rektörlükçe YÖKe ve Savcılığa da şikâyet edildikleri bilgisiyle bu bilim adamlarının toplum önünde küçük düşürülmesine çabalanmıştı.
Ancak, konuya el koyan Antalya Cumhuriyet Savcılığınca bu hocalar için yapılan isnatlara dair "SUÇ YOKTUR" denilen, "HAKIMLİKÇE DE SUÇUN OLMADIĞI TEYİD EDİLEN" bir konuda neden hala mevcut Rektör Unal, Rektör Adaylığından beri ona karşı husumetini bir türlü yenemediği Prof. Dr. Ismail Boztosunu, kendisi (yani Rektör Mustafa Unal'ı) hem de FETÖden- savcılığa sikayet etmiş olan Prof. Dr. Melek Nur Yavuz'u ve FETÖ ile ilgili adli soruşturmalarda FETÖnun ve eski Rektor İsrafil Kurtcephenin aleyhine tanıklığa devam etmekte olan Nükleer Enerji Mühendisi ve Radyoterapi Fiziği uzmanı Doç. Dr. Yiğit Çeçen gibi hepsi de Türkiye çapında kendi camialarında çok iyi tanınan, yerli ve milli saygın bilim adamlarını "itibarsızlaştırmak" için adeta yırtınıyor.
Bu çok değerli bilim adamlarıyla kişisel husumeti olan Dr. Aylin Fidan Korcum ve Fizikçi Nina Tuncel tarafından, tamamen kin ve garezle ve tamamen uydurma iddialar ve sahte deliller ile oluşturulmuş olan ve var gücüyle bu saygın bilim adamlarına ceza verdirmeyi amaçlamış oldukları tamamen "tertip" amaçlı bir soruşturma dosyasının içinin bomboş olduğuna bizzat Savcılıkça açık ve net bir şekilde karar verilmiş durumda.
Bu olayı, artık kendi şahsi meselesi hatta beka meselesi gören Rektör Mustafa Ünal -başka işi de yokmuş gibi- hemen bu Savcılık kararına itiraz etmiş. Sonuç ne mi olmuş: ilgili mahkeme de Rektörlüğü haksız bulmuş, itirazını direk RED etmiş.
Anlayacağınız, Adli merciler, Rektörün bu saygın bilim adamlarıyla şahsi husumeti olduğuna da önemli bir vurgu yaparak Rektörlüğün bu hocalara yaptığı soruşturmanın sadece bir "tertip" yani "kumpas" olduğunu hukuken resmen ilan etmiş durumdalar.
Rektör Mustafa Ünal döneminde çok sayıda Rektöre muhalif olan, FETÖ ile hiç bir ilgisi olmayan, vatansever akademisyenlere çok sayıda mobingler, kumpaslar, açığa almalar, ihraç etmeler yapıldığı iddia edilirken, haksız yere adli işlemler görüp daha sonra takipsizlik ve beraat kararı alan çok sayıda kişinin de kasten ve keyfi olarak gorevlerine iade edilmediği iddiaları da ayyuka çıkmış durumda.
Bir Rektörün kendi maiyetindeki personele, hele hele Türkiye çapında isim sahibi çok saygın bilim adamlarına kumpaslar kurmak, tertipler yapmak ve yaptırmak veya masumiyetleri tescillenmiş ve adli olarak aklanmış kişileri görevlerine başlatmamak vb. gibi görevleri asla olamayacağına göre, Akdeniz Üniversitesinin Rektörü Mustafa Unal'ın bu tür işler yerine kendi üniversitesinin dağ gibi duran sorunlarını çözmeye çalışması, mesela kendi zamanında Hastanenin 250 milyon TL’den fazla borca batmış olması için çözüm üretmeye çabalaması, yani sadece ve sadece kendi kurumuna ve dolayısıyla Antalya’ya hizmet etmeye odaklanması gerekmiyor mu sizce de ?
Eski Rektör Kurtcephe'nin iddianamesinde, mevcut Rektör Mustafa Ünal'ın 15 yerde FETÖye üye olduğu veya FETÖ ile iltisaklı veya irtibatlı biri olduğu konuları geçiyor.
Aynı, iddianamede eski Rektör Kurtcephe doneminde Kanser tedavilerinin aksamasına yol açan SIEMED isimli bir servis firması, bu firmanın FETÖ ile bağlantıları, eski Rektör Kurtcephe'nin ve eski Rektör Yardımcısı (halen FETÖ firarisi) Ömer Geçicinin, ve eski Başhekim Murat Turhan'ın da bu firma ile ilişkileri uzun uzun anlatılıyor.
Bu iddianame basına düşer düşmez mevcut Rektör Mustafa Ünal ve ekibi tarafından Kurtcephe iddianamesindeki bu konuları gündemden düşürmeye, konuyu dezenforme etmeye çalışan bazı haberler Hürriyet Akdeniz ekinin muhabiri Salim Uzun aracılığıyla yerel ve ulusal basına servis edilmişti.
Bu haberlerde, Kurtcephe döneminde kanser hastalarının tedavisinin aksatılmasına yol açan FETÖ bağlantılı olayların esas müsebbibinin FETÖ ve Kurtcephe ekibi değil, aslında bizzat bu skandalı ortaya çıkaran; kanser hastalarının da hakkını hukukunu korumak adına konuyu Savcılığa intikal ettirecek kadar gözü pek olan; mesleğine aşık; vatansever ve katıksız FETÖ düşmanı diye bilinen bilim adamları olduğu şeklinde dezenformasyon ve ters algı bilgileri kamuoyuna sunulmuştu.
Kurtcephe dönemindeki FETÖ bağlantılı firma veya kişiler yerine, bizzat bu saygın bilim adamlarına apar topar bir şekilde, aslında bambaşka bir soruşturma açıldığı, hatta Rektörlükçe YÖKe ve Savcılığa da şikâyet edildikleri bilgisiyle bu bilim adamlarının toplum önünde küçük düşürülmesine çabalanmıştı.
Ancak, konuya el koyan Antalya Cumhuriyet Savcılığınca bu hocalar için yapılan isnatlara dair "SUÇ YOKTUR" denilen, "HAKIMLİKÇE DE SUÇUN OLMADIĞI TEYİD EDİLEN" bir konuda neden hala mevcut Rektör Unal, Rektör Adaylığından beri ona karşı husumetini bir türlü yenemediği Prof. Dr. Ismail Boztosunu, kendisi (yani Rektör Mustafa Unal'ı) hem de FETÖden- savcılığa sikayet etmiş olan Prof. Dr. Melek Nur Yavuz'u ve FETÖ ile ilgili adli soruşturmalarda FETÖnun ve eski Rektor İsrafil Kurtcephenin aleyhine tanıklığa devam etmekte olan Nükleer Enerji Mühendisi ve Radyoterapi Fiziği uzmanı Doç. Dr. Yiğit Çeçen gibi hepsi de Türkiye çapında kendi camialarında çok iyi tanınan, yerli ve milli saygın bilim adamlarını "itibarsızlaştırmak" için adeta yırtınıyor.
Bu çok değerli bilim adamlarıyla kişisel husumeti olan Dr. Aylin Fidan Korcum ve Fizikçi Nina Tuncel tarafından, tamamen kin ve garezle ve tamamen uydurma iddialar ve sahte deliller ile oluşturulmuş olan ve var gücüyle bu saygın bilim adamlarına ceza verdirmeyi amaçlamış oldukları tamamen "tertip" amaçlı bir soruşturma dosyasının içinin bomboş olduğuna bizzat Savcılıkça açık ve net bir şekilde karar verilmiş durumda.
Bu olayı, artık kendi şahsi meselesi hatta beka meselesi gören Rektör Mustafa Ünal -başka işi de yokmuş gibi- hemen bu Savcılık kararına itiraz etmiş. Sonuç ne mi olmuş: ilgili mahkeme de Rektörlüğü haksız bulmuş, itirazını direk RED etmiş.
Anlayacağınız, Adli merciler, Rektörün bu saygın bilim adamlarıyla şahsi husumeti olduğuna da önemli bir vurgu yaparak Rektörlüğün bu hocalara yaptığı soruşturmanın sadece bir "tertip" yani "kumpas" olduğunu hukuken resmen ilan etmiş durumdalar.
Rektör Mustafa Ünal döneminde çok sayıda Rektöre muhalif olan, FETÖ ile hiç bir ilgisi olmayan, vatansever akademisyenlere çok sayıda mobingler, kumpaslar, açığa almalar, ihraç etmeler yapıldığı iddia edilirken, haksız yere adli işlemler görüp daha sonra takipsizlik ve beraat kararı alan çok sayıda kişinin de kasten ve keyfi olarak gorevlerine iade edilmediği iddiaları da ayyuka çıkmış durumda.
Bir Rektörün kendi maiyetindeki personele, hele hele Türkiye çapında isim sahibi çok saygın bilim adamlarına kumpaslar kurmak, tertipler yapmak ve yaptırmak veya masumiyetleri tescillenmiş ve adli olarak aklanmış kişileri görevlerine başlatmamak vb. gibi görevleri asla olamayacağına göre, Akdeniz Üniversitesinin Rektörü Mustafa Unal'ın bu tür işler yerine kendi üniversitesinin dağ gibi duran sorunlarını çözmeye çalışması, mesela kendi zamanında Hastanenin 250 milyon TL’den fazla borca batmış olması için çözüm üretmeye çabalaması, yani sadece ve sadece kendi kurumuna ve dolayısıyla Antalya’ya hizmet etmeye odaklanması gerekmiyor mu sizce de ?