Atatürk düşmanlığı bir Fetö projesidir. Bizleri kendi içimizde bölmek için içimize atılmış nefret tohumlarıdır.
Son yıllarda ve özellikle de son günlerde Atatürk’e yönelik saldırılar giderek artmaktadır. Bunun yegâne sebebi Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olması ve bu nedenle de Atatürk’ü itibarsızlaştırma yoluyla Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin sarsmasının amaçlanması.
Atatürk’ü itibarsızlaştırma bundan yaklaşık 25 yıl önce Fetö cemaatiyle başlamıştı. Cemaatlerin toplantılarında ve yurtlarında Atatürk’ün, devrimlerin kötülenmesi, Atatürk’ün dinsiz gibi gösterilmesi aslında 15 Temmuz darbe girişimine kadar uzanan süreçte amacı ortaya koyuyor.
Terör örgütü lideri Fettullah Gülen, gerçekleştirmek istediği yıkım projesi için ilk hedef olarak Atatürk’ü seçmişti. Bu uğurda Atatürk’ün ölüm tarihini kendi doğum tarihi yaparak yıllarca dershanelerinde 10 Kasım Atatürk’ü anma günü yerine doğum gününü kutlatmıştı. Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonra ise hem Atatürkçü hem Erdoğancı olunmaz söylemini yaydı. Çünkü Fetö’nün oluşturduğu algı Atatürk’ü dinsiz gösterirken, Erdoğan’ı dindar lider olarak gösterdi. Bu algıyla da hem Atatürkçü hem Erdoğancı olunmaz tezini hızla yaydı. Gözden kaçırdığı şey ise, Erdoğanlı Ak Parti’nin din, dil, ırk ayrımı yapmadan, inançlı-inançsız, açık-kapalı, Müslüman-Hristiyan, Alevi-Sünni, Kürt-Türk herkese kucak açtığı ve de bu yüzden 15 senedir çoğalarak iktidarda kalabildiği idi.
Atatürk düşmanlığı bir Fetö projesidir. Bizleri kendi içimizde bölmek için içimize atılmış nefret tohumlarıdır. İspatsız, belgesiz, mesnetsiz gündeme gelen safsatalar ile tamamen kendi içimizde birbirimize düşmemiz hedeflenmiştir. Atatürk’e dair en çok şapka kanununa yönelik oluşturulan algı; Atatürk’ün şapka giymeyenleri astırdığı yönündedir.
Oysa madalyonun arka yüzü tamamen farklıdır. Bugün Erdoğan’ın yaptıklarını ve dediklerini saptıranlar, olmuşu olmamış, olmamışı olmuş gibi gösterenler nasıl “Erdoğan gitsin de ülke batarsa batsın!” zihniyetini taşıyorlarsa, o dönemde aynı zihniyeti Atatürk için güdüyorlardı. Şeraitten yeni çıkmış ülkenin en büyük kozu olan din üzerinden yürütülen Atatürk’ü alt etme politikasında yegâne unsur olarak Atatürk’ü dinsiz göstermek yer alıyordu.
Şapka kanunu, Atatürk’ün devrimlerini kötülemek için seçilmiş politikalardan biriydi. Şapka kanununun anlamı şapka giyme zorunluluğu değil, fes ile sarık için gelmiş yasaklama idi. Bunu fırsat bilen sözde din adamları, Atatürk’ün din düşmanı olduğunu, fes ile sarığı yasaklarken şapkayı dayattığını, çok yakında dinin komple elden gideceğini söyleyerek halkı galeyana getirip isyana sevk ettiler. Bu şekilde çıkan isyanlar sonucu asılanların da şapka takmadıkları için asıldığı Fetö tarafından farklı lanse edildi. Geçmişi eleştirmek bugünümüze katkıda bulunacaksa faydalıdır. Faydası yoksa amaç ülkenin temelini sarsmaktır..
Yıllardır Atatürk hakkında ileri geri konuşan ve başta Fetö olmak üzere dindar geçinenlere Peygamber efendimizin bir hadisini hatırlatmak istiyorum: “ Ölünün arkasından iyi konuşunuz” … Atatürk’e dair suni gündem oluşturulup arkasından konuşmak ne dine sığıyor ne de insanlığa vesselam…
Banu Barlas
Atatürk’ü itibarsızlaştırma bundan yaklaşık 25 yıl önce Fetö cemaatiyle başlamıştı. Cemaatlerin toplantılarında ve yurtlarında Atatürk’ün, devrimlerin kötülenmesi, Atatürk’ün dinsiz gibi gösterilmesi aslında 15 Temmuz darbe girişimine kadar uzanan süreçte amacı ortaya koyuyor.
Terör örgütü lideri Fettullah Gülen, gerçekleştirmek istediği yıkım projesi için ilk hedef olarak Atatürk’ü seçmişti. Bu uğurda Atatürk’ün ölüm tarihini kendi doğum tarihi yaparak yıllarca dershanelerinde 10 Kasım Atatürk’ü anma günü yerine doğum gününü kutlatmıştı. Ak Parti’nin iktidara gelmesinden sonra ise hem Atatürkçü hem Erdoğancı olunmaz söylemini yaydı. Çünkü Fetö’nün oluşturduğu algı Atatürk’ü dinsiz gösterirken, Erdoğan’ı dindar lider olarak gösterdi. Bu algıyla da hem Atatürkçü hem Erdoğancı olunmaz tezini hızla yaydı. Gözden kaçırdığı şey ise, Erdoğanlı Ak Parti’nin din, dil, ırk ayrımı yapmadan, inançlı-inançsız, açık-kapalı, Müslüman-Hristiyan, Alevi-Sünni, Kürt-Türk herkese kucak açtığı ve de bu yüzden 15 senedir çoğalarak iktidarda kalabildiği idi.
Atatürk düşmanlığı bir Fetö projesidir. Bizleri kendi içimizde bölmek için içimize atılmış nefret tohumlarıdır. İspatsız, belgesiz, mesnetsiz gündeme gelen safsatalar ile tamamen kendi içimizde birbirimize düşmemiz hedeflenmiştir. Atatürk’e dair en çok şapka kanununa yönelik oluşturulan algı; Atatürk’ün şapka giymeyenleri astırdığı yönündedir.
Oysa madalyonun arka yüzü tamamen farklıdır. Bugün Erdoğan’ın yaptıklarını ve dediklerini saptıranlar, olmuşu olmamış, olmamışı olmuş gibi gösterenler nasıl “Erdoğan gitsin de ülke batarsa batsın!” zihniyetini taşıyorlarsa, o dönemde aynı zihniyeti Atatürk için güdüyorlardı. Şeraitten yeni çıkmış ülkenin en büyük kozu olan din üzerinden yürütülen Atatürk’ü alt etme politikasında yegâne unsur olarak Atatürk’ü dinsiz göstermek yer alıyordu.
Şapka kanunu, Atatürk’ün devrimlerini kötülemek için seçilmiş politikalardan biriydi. Şapka kanununun anlamı şapka giyme zorunluluğu değil, fes ile sarık için gelmiş yasaklama idi. Bunu fırsat bilen sözde din adamları, Atatürk’ün din düşmanı olduğunu, fes ile sarığı yasaklarken şapkayı dayattığını, çok yakında dinin komple elden gideceğini söyleyerek halkı galeyana getirip isyana sevk ettiler. Bu şekilde çıkan isyanlar sonucu asılanların da şapka takmadıkları için asıldığı Fetö tarafından farklı lanse edildi. Geçmişi eleştirmek bugünümüze katkıda bulunacaksa faydalıdır. Faydası yoksa amaç ülkenin temelini sarsmaktır..
Yıllardır Atatürk hakkında ileri geri konuşan ve başta Fetö olmak üzere dindar geçinenlere Peygamber efendimizin bir hadisini hatırlatmak istiyorum: “ Ölünün arkasından iyi konuşunuz” … Atatürk’e dair suni gündem oluşturulup arkasından konuşmak ne dine sığıyor ne de insanlığa vesselam…
Banu Barlas