Son 35 yıl Türkiye'nin Ortadoğu da yegane hedeflenen yer olduğunu anlamamak, görmemek imkansızdır.
Yahudi ırkı dünya üzerinde paraya tapan, para için her şeyi yapabilen bir ırktır. Bazılarının düşündüğünün aksine; bizim sorunumuz sadece İsrail’le değildir. Zira küçücük bir İsrail'i besleyip büyüten de dünya üzerinde yaşayan Yahudilerdir.
Tarih boyunca Yahudilerin iyi geçindiği tek şey ‘Para’ ve paraya tapan ‘Amerika’ olmuştur. Yahudi sürekli sağa-sola sataşmış, bunu alenen yapmayı istemediği stratejik durumlarda ise PKK ve IŞİD gibi oluşturup geliştirdiği terör örgütlerini kullanmıştır.
PKK ve Cemaat 35 sene önce aynı anda ülkemizde sinsi görevine başlamıştır. Hiç düşündünüz mü, 35 sene boyunca PKK’yı kim besledi diye?! Türkiye Cumhuriyeti 35 senedir gelirinin yüzde 30’undan fazlasını terörle mücadeleye harcamıştır. Bu da demek oluyor ki, dağda bayırda yaşamayı göze alan, bizimle aynı mühimmatları kullanan PKK’da aynı oranda para harcamıştır. Bu bağlamda, kimse PKK’ya “Alın da şu parayla bir ‘Kürdistan’ kurun” diye para vermemiştir. Başlangıçta sadece Kürtler’in zaafları kullanılmış, bu yolla örgütlendirerek aramıza nifak sokulmuştur.
Yine bu terör örgütleri sayesinde Türkiye ve Orta Doğu üzerinden silah ve uyuşturucu ticareti rahatça sağlanmıştır. Zaten 35 sene boyunca düzenli bir ordu karşısında devamlı yer alan PKK’yı İsrail’den başka bir parasal güç besleyemezdi.
*Bakınız; geçen sene gezi olayları öncesinde 1,5 senelik eğitim ve organizasyon sonucu, halkın zaafı olan ağaçlar kullanılarak başlanmış, sonrasında da her fırsatta anarşi olarak karşımıza çıkmıştır. Yine biz ‘Gezi’ olaylarıyla karıştırılırken, aynı anda Mısır ve Suriye’de Müslümanlar katledilmiş, Doğu Türkistan’da Türkler’e soykırım uygulanmaya hız verilmiştir.
*Bakınız; yine bu sene, Türkiye'nin pek çok yeri iç çatışmaya sürüklenmiş, defalarca en büyük zaafımız olan Bayrak kullanılarak kriz yaratılmaya çalışılmıştır. Bu anlamda içeriden gelen Paralel yapı bağlantıları tespit edilmiş ve bu yapının da İsrail’in işbirlikçisi ve destekçisi olduğu aşikarlaşmıştır. Irak’da bulunan topraklarımız, Musul ve Kerkük’ü orada bırakma şartımız olan, Irak’ın ülke bütünlüğü bozulmuş, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti elinde bulunan teskere ile ve gerekirse ona ek teskere de çıkararak Musul ve Kerkük’ü geri almayı hedeflemiştir. Yine bu sıralarda Barzani ile yapılan anlaşma sonucunda % 20’lik bir petrol getirisi ülkemize büyük bir kazanç sağlayacaktı. Görüldüğü üzere, bu gelişimlerin önüne geçebilmek adına bu kez de bir anda Gazze’ye saldırı düzenlenmiş, masum çocuklar ve sivil halk hedef alınmıştır. Dünyaya servis edilen bu katliam görüntülerinde sesini en çok yükselten, Avrupa Birliği’ni görevini yapmaya davet eden, İnsan Hakları’nı sorgulayan da Türkiye olmuştur. Yine aynı anda Doğu Türkistan’dan Türklerimizin katledilme görüntülerinin servisi hız kazanmış, tüm bu yollarla Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer Müslüman ülkeleri karıştırıp ekarte ettikten sonra savaşa çekilmesi hedeflenmiştir.
Türkiye hesaplı kitaplı gitmek zorundadır çünkü Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığı da görülmektedir. Bugün Haçlı ordusu bizim tek bir hamlemizi beklemektedir. Dünya üzerinde yaşayan insanlık ayıplarına ses çıkarmayışları da bu beklentinin göstergesidir. Türkiye olup bitenlere göz yummayacak ancak ne yapacağını da düşmanlarına gösterip deşifre etmeyecektir.
Banu Barlas
Tarih boyunca Yahudilerin iyi geçindiği tek şey ‘Para’ ve paraya tapan ‘Amerika’ olmuştur. Yahudi sürekli sağa-sola sataşmış, bunu alenen yapmayı istemediği stratejik durumlarda ise PKK ve IŞİD gibi oluşturup geliştirdiği terör örgütlerini kullanmıştır.
PKK ve Cemaat 35 sene önce aynı anda ülkemizde sinsi görevine başlamıştır. Hiç düşündünüz mü, 35 sene boyunca PKK’yı kim besledi diye?! Türkiye Cumhuriyeti 35 senedir gelirinin yüzde 30’undan fazlasını terörle mücadeleye harcamıştır. Bu da demek oluyor ki, dağda bayırda yaşamayı göze alan, bizimle aynı mühimmatları kullanan PKK’da aynı oranda para harcamıştır. Bu bağlamda, kimse PKK’ya “Alın da şu parayla bir ‘Kürdistan’ kurun” diye para vermemiştir. Başlangıçta sadece Kürtler’in zaafları kullanılmış, bu yolla örgütlendirerek aramıza nifak sokulmuştur.
Yine bu terör örgütleri sayesinde Türkiye ve Orta Doğu üzerinden silah ve uyuşturucu ticareti rahatça sağlanmıştır. Zaten 35 sene boyunca düzenli bir ordu karşısında devamlı yer alan PKK’yı İsrail’den başka bir parasal güç besleyemezdi.
*Bakınız; geçen sene gezi olayları öncesinde 1,5 senelik eğitim ve organizasyon sonucu, halkın zaafı olan ağaçlar kullanılarak başlanmış, sonrasında da her fırsatta anarşi olarak karşımıza çıkmıştır. Yine biz ‘Gezi’ olaylarıyla karıştırılırken, aynı anda Mısır ve Suriye’de Müslümanlar katledilmiş, Doğu Türkistan’da Türkler’e soykırım uygulanmaya hız verilmiştir.
*Bakınız; yine bu sene, Türkiye'nin pek çok yeri iç çatışmaya sürüklenmiş, defalarca en büyük zaafımız olan Bayrak kullanılarak kriz yaratılmaya çalışılmıştır. Bu anlamda içeriden gelen Paralel yapı bağlantıları tespit edilmiş ve bu yapının da İsrail’in işbirlikçisi ve destekçisi olduğu aşikarlaşmıştır. Irak’da bulunan topraklarımız, Musul ve Kerkük’ü orada bırakma şartımız olan, Irak’ın ülke bütünlüğü bozulmuş, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti elinde bulunan teskere ile ve gerekirse ona ek teskere de çıkararak Musul ve Kerkük’ü geri almayı hedeflemiştir. Yine bu sıralarda Barzani ile yapılan anlaşma sonucunda % 20’lik bir petrol getirisi ülkemize büyük bir kazanç sağlayacaktı. Görüldüğü üzere, bu gelişimlerin önüne geçebilmek adına bu kez de bir anda Gazze’ye saldırı düzenlenmiş, masum çocuklar ve sivil halk hedef alınmıştır. Dünyaya servis edilen bu katliam görüntülerinde sesini en çok yükselten, Avrupa Birliği’ni görevini yapmaya davet eden, İnsan Hakları’nı sorgulayan da Türkiye olmuştur. Yine aynı anda Doğu Türkistan’dan Türklerimizin katledilme görüntülerinin servisi hız kazanmış, tüm bu yollarla Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer Müslüman ülkeleri karıştırıp ekarte ettikten sonra savaşa çekilmesi hedeflenmiştir.
Türkiye hesaplı kitaplı gitmek zorundadır çünkü Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığı da görülmektedir. Bugün Haçlı ordusu bizim tek bir hamlemizi beklemektedir. Dünya üzerinde yaşayan insanlık ayıplarına ses çıkarmayışları da bu beklentinin göstergesidir. Türkiye olup bitenlere göz yummayacak ancak ne yapacağını da düşmanlarına gösterip deşifre etmeyecektir.
Banu Barlas
Doğacaktır sana verdiği günler Hak’kın
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın!
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın!