Onkoloji Profesörü Dr. Ali Aydın Yavuz: " FETÖ’nün Tüm Engellemelerine Rağmen Türkiye'nin ilk Proton Kanser Tedavi Merkezini kurmak için en uygun il Antalya " ...

resim623124



Protonla kansere nokta atışı

Antalyada bulunan Onkotalya Kanser Kliniği’nden Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Ali Aydın Yavuz, kanser tedavisinde dünyanın en gelişmiş ışın tedavi (radyoterapi) yöntemi olan Protonla tümörlere nokta atışı yapıldığını anlattı

En ideal kanser tedavi tekniği

Prof. Dr. Ali Aydın Yavuz, ışın tedavisinde kanseri nokta atışıyla adeta tam 12’den vuran proton tedavisinin önemine dikkat çekti. Halen radyoterapide kullanılan klasik foton ışınlarının canlı doku içersinde biraz enerji saçılması yaparak ilerlediğini ve kanserli bölgeye ulaştıklarında enerjilerinin önemli bir kısmını normal sağlıklı dokular üzerine de bırakmakta olduğunu anlatan Yavuz “Bu ise sağlıklı dokuların da gereksiz ışın alması demektir ve yan etkileri artırarak ışın tedavisindeki başarı oranını düşürür. Protonlar ise atom çekirdeğinde yer alan yüklü parçacıklar olup fiziksel özellikleri klasik foton ışınlarından çok farklıdır. Fotondan çok daha avantajlı olarak normal dokuda hemen hiç saçılma yapmadığından proton ışın demeti sağlıklı doku içinde ilerlerken dokuya gereksiz enerji bırakılması sorunu olmaz. Bunun anlamı ise demetin tüm enerjisini kanserli doku üzerinde

boşaltması, normal dokulara hemen hiç radyasyon verilmemesi, istenince tümörler için daha yüksek dozlara bile güvenle çıkılabilmesi demektir. İdeal bir tedavi tekniğinden beklenen de budur” dedi.

resim873612

Türkiye’de henüz yok

Klasik foton ışın demetinin vücuda girdikten sonra tümöre ulaşana kadar oldukça yüksek dozdaki radyasyonu gereksiz yere tümörün ön kısmındaki normal dokulara bıraktığı, ardından radyasyonun tümörün arkasındaki sağlıklı dokulara da epeyce nüfuz ettiğini anlatan Yavuz “Buna karşın proton ışınları; dokuda ilerlerken tümörün ön kısmında ciddi hiç bir radyasyon bırakmaz. Yani tümöre varana kadar normal dokuları bir nevi pas geçer ve sadece tümörün olduğu yere gerekli olan yüksek dozda radyasyonu bırakır. Tümörün arkasında da hiç bir radyasyon dozu oluşmaz. Normal dokular için en güvenli kanser ışınlama yöntemi proton ışınlamasıdır” diye konuştu.

Yavuz, proton tedavisinin lokal olarak sınırları belirgin olan ve vücudun diğer bölgelerine sıçrama (metastaz) yapmamış olan hemen tüm kanser tiplerinde uygulanabileceğini vurguladı. Dünya genelinde son 40 yılda 100 binden fazla kanser hastasının proton demetleri ile tedavi edildiğine değindi. Türkiye’de (ve hatta ortadoğuda, balkanlarda ve Türki Cumhuriyetlerde de) bu tedavinin henüz yapılmadığını anlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:

resim516337


Bakanlık 4 merkez kuracak

“İlk protonterapi uygulaması üzerinden en az 50 yıl geçmiştir. Ama buna rağmen çok fazla yaygınlaşamamış olup şu anda Dünyada 80’e yakın proton veya yüklü parçacık tedavisi merkezi bulunmaktadır. Bunların çoğu da Amerika’da ve Japonya’dadır. Avrupa’da da şu an 24 merkez bulunmaktadır. Proton tedavi merkezlerinin dünyada nispeten daha az yaygınlaşmasının ana nedeni; bu tür merkezlerin kurulum ve işletim maliyetinin klasik lineer hızlandırıcılı radyoterapi ünitelerine göre daha yüksek olması ve bir proton terapi merkezinin yapımı ve kurulumunun 2-3 yıl sürmesidir. Ancak, daha önce 100-200 milyon dolarlar mertebesinde kurulabilen bu merkezlerde tedavi üniteleri günümüzde giderek küçülmüş, teknoloji daha da kompaktlaşmış durumdadır.

Günümüzde 1 odalı bir protonterapi merkezinin yaklaşık maliyeti ise 30 milyon dolar civarına kadar düşmüş durumdadır. Öte yandan kanser hastalarının tedavi maliyetlerinin de klasik foton tedavilerine göre 5-10 kat daha fazla olduğunu belirtmekte fayda var. Örneğin: şu anda ABD nin Houston şehrindeki MD Anderson Kanser Merkezinde bir hastanın tedavi bedeli 100 bin dolar mertebesindedir. Ülkemizden de proton tedavisi için yurt dışına sevk edilen çok sayıda hasta söz konusudur. Çünkü, ne yazık ki bu tedavi yöntemi henüz Türkiye’de hiçbir ilimizde kurulmuş değil. Hatta gerek Ortadoğu, gerek Balkanlar ve gerekse yakın Asya ve Afrikalı komşu devletlerde bile bir proton tedavi merkezi henüz bulunmuyor. Şahsen, 50 yıl öncesinden gelişerek gelen, ve iyice ihtiyaç duyulan bu teknolojiye geçmekte Türkiye’nin çok ama çok geç kaldığını düşünüyorum. Türkiye’de de proton tedavi merkezlerinin kurulması çok isteniyor ve bu konuda Türkiye’nin 2023 vizyonu ile de paralel bazı ciddi resmi çabalar da var. Sağlık Bakanlığımızın farklı kentlerde olmak üzere Türkiye’de toplamda 4 tane proton tedavi merkezi kurma konusunda ciddi bir motivasyonu olduğunu iyi biliyoruz. Ancak, birbiriyle uyum içinde çalışacak ve toplamda en az 100 kişiden oluşacak alt eleman guruplarının biraraya getirilmesi, bunların bu yeni alanda uzmanlaştırılma eğitimleri başta olmak üzere çeşitli nedenlerle ülkemizde henüz ilk merkez bile hala kurulamamış durumda.

Fetöcü Eski Rektörden Köstek

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da sık sık vurguladığı şekilde, 2023 vizyonuna da uygun olarak Türkiye'ye ilk Proton tedavi yönteminin kurulması ve “know-how”lı bir ar-ge projesi için gerekli ödeneğin ayrıldığını anlatan Yavuz, Sağlık Bakanlığı'nın Türkiyede  4 proton tedavi merkezi kurma için çalışma başlattığını anlattı. Yavuz, 3 yıl kadar önce Kalkınma Bakanlığınca ilk ödeneğin Akdeniz Üniversitesi'ne ayrıldığını ifade etti. Prof. Dr. Yavuz, Üniversiteye tahsis edilen bu ödenekle proton tedavi merkezinin daha önce Antalya'da tam kurulacakken şu anda FETÖ'den tutuklu yargılanan dönemin rektörü İsrafil Kurtcephe tarafından son anda engellendiğini savundu. Yavuz, şunları söyledi:

 

"Bundan üç yıl önce geniş kadrolu bir ekip kurulmuş, Kalkınma Bakanlığı'ndan da 25 milyon dolarlık bir  ar-ge projesine gerekli destek alınmıştı. Para Akdeniz Üniversitesi kullanımına açılmıştı. Bu parayı gören FETÖ'cüler kendi borçlarının ödenmesi için bu paranın kullanılmasını istedi. O dönemin Rektörü İsrafil Kurtcephe de bu paranın Kanser merkezi yerine müteahhitlere borç ödemesi gibi bir amaçla kullanmak istedi. Bakanlık da, proje sahibi bilim insanlarıyla  rektörlüğün farklı telden konuştuğunu görünce parayı geri çekti."

 

 

Yeni Rektör de Engellemeye Devam Etti

 

Bu arada, Halen FETÖ yöneticiliğinden tutuklu olan eski Rektör Israfil Kurtcephe'nin eski başhekimi olan mevcut yeni Rektör Mustafa Ünal’ın da Antalya’da, Akdeniz Üniversitesi öncülüğünde, Türkiyenin ilk Proton Kanser Merkezinin kurulmasını hiç istemediği anlaşıldı. Eski Rektör Kurtcephe'nin iddianamesinde, mevcut Rektör Mustafa Ünal'ın 15 yerde FETÖye üye olduğu veya FETÖ ile iltisaklı veya irtibatlı biri olduğu konuları geçmekte.

 

Yeni Rektör Mustafa Ünal, eski Rektör İsrafil Kurtcephe ile haklarında fetocu iddiaları olan 2 firma vs. hakkında Akdeniz Üniversitesinin Radyasyon Onkolojisi bölümü Öğretim üyeleri ve personeli tarafından Savcılığa FETÖ’den bir Suç duyurusu yapıldıktan hemen sonra, tüm Radyasyon Onkolojisi personeline büyük çaplı bir cezalandırma operasyonu da başlatmış. Çok kısa bir süre içinde bu bolümden toplam 28 seçkin kanser personelini, Temel Fizik ve mühendislik tarafindan da onlarca kalifiye personeli oraya buraya sürerek, veya açığa alarak, veya ihraç ederek aslında Antalya’da Proton Merkezini kurup işletecek durumdaki 80’e yakın kişiden oluşan son derece motive, mükemmel bir proton ekibini resmen darmadağın ettiği iddia ediliyor.

 

Ancak, bu personel hala birbirleriyle sıkı ilişkilerini devam ettirdiği ve -kim veya kimler, ne kadar engellerse engellesinler- aslında T.C. Devletinin prestiji de olacak ve eninde sonunda hayata geçecek bu önemli projede biran önce keyifli bir ekip çalışmasına başlamak arzularını aynen korudukları belirtiliyor.

 

 

Proton kurulması için neden Antalya ?

 

Proton tedavi merkezlerinden birinin, hatta ilkinin, rahatlıkla Antalya’ya kurulabileceğine değinen Profesör Dr. Aydın Yavuz sözlerini şöyle tamamladı:

“Türkiyede kurulacak bir proton kanser merkezine Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler; Rusya, Balkanlar, hatta Avrupa ve Uzakdoğu’dan bir çok yabancı hasta başvuracaktır. Bu hastaların transfer, konaklama ve tedavi dönemi boyunca iyi vakit geçirmelerinin sağlanması da çok önemlidir. Antalya sağlık turizmi açısından muazzam potansiyele sahiptir. Bir sektör olarak, dünyada sağlık turizminin potansiyelinin 2023 yılında 1 trilyon doları aşacağı tahmin edilmektedir. Ülkemiz şu anda bu pastadan çok çok azını alabilmektedir, yüzde 1 bile değil. Doğası, tarihi ve kültürel zenginliği ile Antalya gibi dünya markası olan bir şehrin sağlık turizmi için de uluslararası alanda en çok tercih edilen destinasyon olmasını beklemek doğaldır. Ancak, şahsen Antalya’nın sağlık turizminde yıllardan beri bir türlü istenen sıçramayı yapamadığı kanaatindeyim. Devletimiz sağlık turizmi alanında engellerin ortadan kalkması için elinden geleni ardına koymuyor, çok sayıda yasal düzenlemeyi bir bir yaptı ve yapmaya devam ediyor. Ancak bir bölgede sağlık turizmini kışkırtmak için en gelişmiş, en modern ve en farklı tedavi seçeneklerini hastalara sunabilmek gereklidir. Dünyanın en gelişmiş kanser ışınlama yöntemi olan Proton tedavisi merkezinin kurulması konusunda 30 milyon dolarlık bir yatırım yapmak devletimiz için hiç zor değildir. Ancak, bu çok gelişmiş merkezin çok da iyi idame edilmesi gerekir. Bilindiği üzere ileri teknoloji yatırımlarında ülkemiz, batılı ülkelerce sadece müşteri ve kullanıcı gibi görülmek istenmektedir. Oysa aynen askeri ihaleler veya nükleer santral ihalelerindeki gibi bu yatırımların başta Türk mühendis ve bilim adamlarınca da her türlü bakım ve idamesinin yapılabileceği şekilde, yani ‘know-how’ ile kurulması idealdir. Bu hem maliyetleri düşürecek, hem de Ar-Ge ile yeni model ve sistem üretimlerinin millileşmesine vesile olabilecektir.

Antalya’da gerekli ekipman, yer ve uzman personelin şu anda hazır ve nazır olduğuna inanıyorum. Bu konuda, yıllardan beri bizler de bazı önemli girişimlerde bulunduk ve birbiriyle mükemmel bir uyumla çalışabilecek Doktorlar, yardımcı sağlık personeli, radyoterapi Fizikçileri, Nükleer enerji Mühendisleri, Elektronik mühendisleri, Nükleer Fizikçiler vb. alt gruplardan onlarca personeli biraraya getirip, birbirleriyle dişli çark uyumuyla çalışabilecekleri bir şekilde ilk Proton merkezinin Antalyada kurulması için tüm ekibi oldukça iyi motive etmeyi başardık. Her ne kadar, "yerli ve milli" projelere karşı çıkan FETÖ’cülerce ve/veya vizyon-misyon sahibi olmayan bir takım kişi ve kurumlarca, zaman zaman önümüze bazı engeller çıkarılmaya çalışılsa da, T.C.nin 2023 vizyonuna da uygun bir şekilde hem ülkemizin hem de Antalyamızın prestijini çok artırabilecek olan ve tam anlamıyla “yerli ve milli” bir ar-ge projesi olarak planlanan bu proton kanser tedavisi merkezinin Antalya'da kurulması konusundaki istek ve çabalarımız aynı şevkle devam etmektedir” dedi.

 

 




Kaynak: Banu Barlas