İhtiyacı olan da olmayan da, eli ayağı tutan da tutmayan da toplum içinde kendisini dilenci olarak izole edebiliyor. Kimin gerçekten çalışamaz halde olduğunu ve gerçekten ihtiyacı olduğunu bilmediğimiz için, çoğu zaman sömürüye maruz kalıyoruz.
Pek çoğumuz hiçbir şey yapmadan, satmadan dilenenlere göre, eline temsili de olsa bir selpak ya da su almış olanlara yardım etmeyi yeğleriz. Yani yaptığımız ve yapacağımız yardımları aslında karşı tarafın görünen durumuna göre belirleriz. İşte tam da bu noktada, son dönemlerde ortaya çıkan bir sömürü dikkatleri üzerine çekiyor. Zira bu sömürü kuru ve küflü ekmeğe muhtaç, açlıktan ufalayarak yiyor tablosu verilerek yapılıyor. Açlıktan ve yoksulluktan kuru ve küflü ekmeği ufalayıp yiyen biri hangi vicdana dokunmaz ki?
Pek çoğumuz hiçbir şey yapmadan, satmadan dilenenlere göre, eline temsili de olsa bir selpak ya da su almış olanlara yardım etmeyi yeğleriz. Yani yaptığımız ve yapacağımız yardımları aslında karşı tarafın görünen durumuna göre belirleriz. İşte tam da bu noktada, son dönemlerde ortaya çıkan bir sömürü dikkatleri üzerine çekiyor. Zira bu sömürü kuru ve küflü ekmeğe muhtaç, açlıktan ufalayarak yiyor tablosu verilerek yapılıyor. Açlıktan ve yoksulluktan kuru ve küflü ekmeği ufalayıp yiyen biri hangi vicdana dokunmaz ki?
Resimlerde gördüğünüz üzere küflü ve kuru ekmeği ufalayarak yiyor algısı oluşturanlar aslında toplumu kandırıyorlar. Acı olansa ellerinin ayaklarının tutuyor olması ve hepsinin genç olması! Kuru ve küflü ekmeği ufalayarak yiyor görüntüsü verirken rollerini öyle güzel oynuyorlar ki, sanki dünya bir yana, açlıktan odaklandıkları kuru ve küflü ekmek bir yana…Uyarması bizden, yeni nesil dilenciliğe pirim verip vermemek sizden…
ÖZEL HABER
Banu Barlas